Lucy filmine Spiritüel bir bakış...
- DilanEKarabulut
- Jul 24
- 1 min read

Filmde Lucy, beyninin daha fazlasını kullanmaya başladıkça fiziksel dünya sınırlarını aşar, zaman ve mekân algısını kaybeder, sonunda ise “varlık” haline gelir.
Bu, insanın “ben” kimliğinden sıyrılıp, kozmik bilince, öz’e dönüşünü temsil eder. Bu süreç aydınlanma, nirvana, birlik bilinci ya da taç çakra aktivasyonu ile özdeşleştirilebilir.
Lucy %100 bilince ulaştığında artık bedenine ihtiyaç duymaz — bu, ruhun maddeyi terk etmesi ve saf enerjiye, “Ben O’yum” farkındalığına ulaşmasıdır.
Lucy filmde beyninin kapasitesi arttıkça zamanda geriye gider, insanlığın evrimine, hatta “ilkel Lucy”ye ulaşır.
Bu, regresyon, zaman ötesi farkındalık ve ruhun yaşamlar arası geçiş yeteneği olarak yorumlanabilir.
Ayrıca kolektif bilinçdışı ve “evrensel hafıza” yani Akashik kayıtlar fikrini çağrıştırır.
Lucy, hem insanlığın kökü hem de yükseliş potansiyeli ile bütünleşmiş bir semboldür.
Filmde kadın karakter üzerinden anlatılması, ilahi dişil enerjinin sezgi, sezgisel bilgi ve yaratım gücüyle olan bağına işaret eder.
Finalde Lucy bedenini bırakır, tüm varlığını saf bilgi olarak bir USB belleğe aktarır.
Bu, ruhun ölümsüz ve sonsuz bilinç taşıyıcısı olduğunun simgesidir.
“Ben artık her yerdeyim” cümlesi, Tanrısal bilinç, her şeyle bir olma, brahman-bilinç birliği gibi kadim öğretide geçen kavramları temsil eder.
Lucy kullandığı maddeyle, hızlı bir kundalini uyanışı gibi aydınlanma sürecine girer.
🌟
Comments